MİRAS HUKUKU

Miras hukuku; bir kişinin ölümüyle (veya gaipliğiyle) mirasçılarının kim olacağını, mirasın yasa tarafından belirlenmiş kişiler (yasal mirasçılar) ile varsa mirasbırakanın belirlediği kişiler (iradi mirasçılar) arasında hangi hak ve yükümlülüklerle ve ne oranda paylaştırılacağını, mirasın bu kişilere ne şekilde intikal edeceğini ve mirasın nasıl yönetileceğini (mirasçılar arasındaki "elbirliği ortaklığı"nın nasıl yürüyeceği gibi) düzenleyen hukuk dalıdır.
Miras hukukunda ölen ve mirasbırakan gerçek kişidir. Tüzel kişiler tasfiye edilir.
Ölen kişinin arkasında bıraktığı tüm malvarlığı, borçlarıyla birlikte "tereke" olarak adlandırılır. Tereke, mirasbırakanın ölümüyle kendiliğinden ve külliyen (teslim, tescil veya temlik olmaksızın) mirasçılara geçer. Malvarlığı bir an için bile sahipsiz kalmaz ancak hak ve borçlar kimseye zorla dayatılamayacağından, mirasçının mirası reddetme (reddi miras) imkanı bulunur. Dolayısıyla miras önce kazandırılır, ardından mirasçı tarafından süresi içerisinde reddedilebilir.
Ölüme bağlı tasarruflarda (vasiyetname ve miras sözleşmeleri) "serbestlik ilkesi" söz konusudur. Mirasbırakan, dilediği gibi vasiyetname düzenleyebilir ve istediğini istediği kişiye bırakabilir. Bu serbestliği kısıtlayan mirasbırakanın belli yakınlarının (eş, altsoy, anne, baba ve evlatlık) "saklı pay"larıdır.
Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 495 uyarınca mirasbırakanın birinci derece mirasçıları onun altsoyudur ve bu ifade, herhangi bir kısıtlama olmaksızın tüm altsoyu kapsar.
TMK 496'da ise altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçılarının anne ve babası olacağı düzenlenmiştir. Bunlar mirasbırakanın ikinci derece mirasçıları olup mirasbırakanın birinci dereceden yani altsoyundan tek bir kişinin dahi bulunması, ikinci derecedekilerin mirasçılığını engeller.
Sağ kalan eşin mirasçılığı, TMK 499'da düzenlenmiştir. Buna göre sağ kalan eşin "yasal miras payı"; mirasbırakanın altsoyuyla birlikte mirasçı olmuşsa mirasın dörtte biri, miras bırakanın anne ve babasıyla mirasçı olmuşsa mirasın yarısı kadardır.
Saklı pay ise TMK 506'da düzenlenmiştir:
"Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
3. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü."
Yasal miras payı, mirasbırakanın "serbestçe tasarruf edebileceği" miktarı da içerisinde barındırır. Eğer mirasbırakan herhangi bir ölüme bağlı tasarrufta bulunmamışsa, yasal miras payı aynı oranda ilgili mirasçıya geçecektir.
Mirasbırakanın saklı pay üzerinde ise herhangi bir tasarruf imkanı bulunmaz. Miras üzerinde -örneğin bir vasiyetnameyle- serbestçe tasarrufta bulunulan miktar, yasal mirasçılarının saklı paylarını ihlal etmediği ölçüde geçerlidir. Saklı pay, mirasın mirasbırakanın tasarrufuna kapalı kısımdır. Aksi ancak mirasçılıktan çıkarma kurumuyla mümkündür.
TMK 506'ya tekrar dönecek olursak, saklı pay;
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı:
Sağ kalan eşin de bulunduğu ihtimalde, Madde'nin üçüncü fıkrası uyarınca eşin saklı payı da 1/4 olacağından, kalan 3/4'ün yarısı yani 3/8
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri:
Mirasbırakana altsoyundan daha uzak sayıldıklarından saklı pay oranı daha azdır.
3. Sağ kalan eş için; altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü:
Sağ kalan eşin mirasbırakanın altsoyu veya anne ve/veya babasıyla birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payı, saklı payına eşittir.
Birden fazla mirasçının bulunması halinde, bu mirasçılar arasında elbirliği ortaklığı söz konusu olacaktır. Paylı mülkiyetteki sınırları çizili paylar, elbirliğiyle mülkiyette yoktur. Dolayısıyla intikal dışındaki işlemler (İntikal, mirasçılardan herhangi birinin başvurusu sonucunda mirasçılardan her biri için aynı anda gerçekleşir.) tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılmalıdır. Bu sayede terekeden mal kaçırılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Elbirliği ortaklığındaki pay, sınırları görünmez bir paydır ve mirasın taksim edilmesiyle birlikte her bir mirasçı için bu sınırlar görünür hale gelecektir.
Mirasçıların, mirasbırakanın borçlarından ötürü "kişisel", "sınırsız" ve "müteselsil (zincirleme)" sorumluluğu bulunur. Kişisel sorumluluktan kasıt, mirasçının mirasbırakanın borcundan ötürü tüm kişisel mallarıyla sorumlu olmasıdır. Sınırsız sorumluluk, borçtan mirasçının kendi payı oranında değil borcun tamamından sorumlu olması anlamına gelir. Müteselsil sorumlulukla ise alacaklı, mirasçılardan herhangi birinden borcun tamamını tahsil edebilir. Bu durumda borcu ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara payları oranında rücu edebilecektir.
Miras ortaklığının tasfiyesi ve mirasın taksim edilmesi, ilgililerce her zaman istenebilir. Mirasın paylaştırılmasında hiçbir zamansal sınırlama yoktur.
TMK 501 uyarınca, mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer. Devlet ayrıca "veraset ve intikal vergisi" yoluyla mirasçıdan vergi alır.
Hukuk sistemimizde eskiden evlilik içi ve evlilik dışı çocuklar arasında bir ayrım söz konusuydu ve evlilik dışı çocuklar, evlilik içi çocuklar karşısında mirastan yarı oranda daha az pay alıyordu. Günümüzde böyle bir ayrım yoktur.
Mirasbırakan vasiyetnamesini hiç açıklamayabilir, açıklasa bile her zaman değiştirebilir. Miras sözleşmesiyle bir söz vermişse bile TMK 527/2 uyarınca malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf edebilir ancak miras sözleşmesindeki yükümlülüğüyle bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına ve bağışlamalarına ilgililerce itiraz edilmesi mümkündür.
Mirasçılık hakkı tespit ettirilemez. Kimsenin mirasçı olacağının güvencesi bulunmaz. Bu kuralın tek istisnası "art mirasçılık"tır. Art mirasçılık; ön mirasçıya devredilen malın, ön mirasçının ölümüyle birlikte kime (art mirasçı) devrolacağının mirasbırakan tarafından tayin edilmesidir ve en fazla iki dereceli bir atama mümkündür (yani en fazla bir tane ön ve bir tane art mirasçı atanabilir). Burada art mirasçı açısından "beklenen hak" söz konusudur ve beklediği bu hakkı ön mirasçıya karşı korunur. Bunun dışında kişi yaşadığı müddetçe yasal ve iradi mirasçılarının hukukça korunan bir miras hakkı söz konusu değildir. Örneğin kumar oynayan bir kişinin potansiyel mirasçıları gelecekteki miras haklarının zarara uğradığı gerekçesiyle bu kişi hakkında tedbir kararı verilmesini talep edemez.
Ofisimiz, miras hukuku alanında avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
MİRAS HUKUKU ALANINDA SUNDUĞUMUZ HİZMETLERDEN BAZILARI
- İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası
- Miras taksim sözleşmelerinin hazırlanması
- Mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) davası
- Terekenin tespiti davası
- Mirasın reddi davası
- Tenkis, denkleştirme ve ölüme bağlı tasarrufların iptali davaları
- Miras sözleşmelerinin düzenlenmesi, vasiyetname işlemleri
- Mirasçılıktan çıkarılmaya karşı itiraz davası
- Verasete ilişkin davalar
- Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlenmesi
- Mirastan feragat sözleşmesinin düzenlenmesi
İLGİLİ YAZILAR
BOŞANMA DAVASI SÜRERKEN TARAFLARDAN BİRİNİN VEFAT ETMESİ